15 Şubat 2010 Pazartesi

I wish "it" were never here.

Moda'da yaşayanlar bilir, sokak köpeklerinin sayısı her geçen gün artıyor. Hayır, bol bol çiftleşip çoğaldıklarından değil, öyle olsaydı bu yazının konusu "ay ne kadar tatlı şu Moda"nın köpekleri türevi bir şey olurdu.

Moda'nın köpeklerinin sayısı gitgide artıyor, herşeyden önce Ataşehir'deki hayvan barınağının Ümraniye'ye bağlanmasından sonra Kadıköy'e bağlı bir barınağın olmamasından dolayı. Ama daha da önemlisi, es kaza Moda sınırlarının içinden geçen köpeklerin birer birer "yahu ne kadar güzel bir yer burası, hem benim gibi bir sürü köpek var, hem de sağda solda amcalar teyzeler benim gibi zavallı evsizlere yemek veriyor, onlarla oynuyor" kanısına vararak Moda'yı kendine ev bellemesinden ötürü, takriben de kendine etraftaki diğer köpeklerden kanka manita neyin yapıyor - bir geldi mi bir daha gitmiyor allaan belaları.

Okuyan da beni hayvan düşmanı sanacak. Hayır efendim, benim şahsıma ait bugün tam bir yaşını dolduran minimininnacık bir Jack Russell'ım var. Kendisi egzersizi sever amma velakin hayvanı bir türlü uzun güzel bir yürüyüşe çıkaramıyorum Moda topraklarında.

Bizim evin alt sokağını tutmuş 3 tane köpek var, Badem, Ceviz, Fındık isimleri. Jack'ten önce severdim onları, geçerken beni eskort ederlerdi falan. Şimdi sokağa giremiyorum, iki defa üzerime saldırdılar zor kurtardım Jack'i ellerinden. Alt sokağıma giremiyorum anlayacağınız köpeğimle.

Önceleri Kurbağalıdere'ye bağlanan sahile götürürdüm Jack'i, sonra orayı kendine ev bellemiş sokak köpeklerinden korkuma oraya gitmemeye başladım. Hele kış gelip karanlık bastı mı sahilde bir tane ışık yok, faili meçhul olursunuz valla.

Sonra Kadıköy'e bağlanan sahil yoluna çıkmaya başladık Jack'le, zamanla orada da -özellikle polislerin peşinde 10'lu guruplar halinde gezen- bilimum sokak köpekleri (bir zavallı Kırpık var orda, ona hiç lafım yok amma) gözümü korkuttu. Arıtma tesisinin oraya yaklaştırmamalarını geçtim, gece karanlıkta peşimize takılanlardan korunmak için diğer köpek gezdirenlerin yanına sığınıp, Jack'i kucağıma alıp yürümeye başladığımda sahile inmeye çalışmanın anlamsızlığını farkettim.

Ama yılmadım, ne zaman ortaya çıkacakları bilinmeyen iki üç köpek yüzünden kendi oturduğum yerde sokağa mı çıkamayacaktım yani? Çocuk parkının oradaki kahveden aşağıya inen bir yol var, hava henüz kararmamışken bir gün oradan ineyim dedim, biraz sahil havası koklar uzaklaşmadan döneriz diye - tam merdivenlerin başında yine iki köpek havlayarak koştu üzerimize. Yalnızca Jack'le benim değil, bir kadıncağız vardı Cavalier King Charles gezdirmeye çalışan ikimiz de köpeklerimiz kucağımızda kalakaldık.

Ama bugün artık bende ip koptu: 2 Sahile de inemiyorum, parkın önünden geçerken geril geril geriliyorum, sabit pazarın orda da bir kez bir köpek iyi bir kovalamıştı bizi - e gidilebilecek neresi kaldı? Moda caddesi üzerinden Bahariye ya da Kadıköy'e doğru olan yol. Hiç köpek görmedim diye tam seviniyordum, içim rahatlamaya başlamıştı, Jack rahat rahat koklasın ortalığı diye tasma mesafesini biraz uzatmayı düşünüyordum ki, Kız Lisesi'nin orada 2 metre uzakta bir adamla oynayan iki sokak köpeği gördüm - görmemle birlikte adam "saldırabilir yannız ...." demeye "dikkat edin" kalmadan köpeklerden biri Jack'e atladı - ben Jack'i kaptım ama köpek de benim kolumu kapmaya yeltendi. Allah'tan üstüm kalındı ve köpek fazla saldıramadan adam da köpeğin üzerine yürüdü ama dişlerini kolumda hissettim. Bir gün yine bir köpek böyle saldıracak ve etrafımda kimse olmayacak diye korkuyorum yani. 

Seviyorum Starbucks'ın önündeki Juliet'i, mahallenin yakışıklısı Bonbon'u, Juliet'in ekürisi yeni gelen kara köpeği, Bast Cafe'deki Emrah'ı, Dondurmacı Ali'nin Tarçın'ını, Lima Emlak'ın ordaki Kırpık'ı (Tarçın'ı bazen orada da görüyorum), Elektrikçi Mehmet'in Hasret'ini, Hasret'in kankisi çizgili şişko köpeği, onların takıma yeni eklenen Babuşka diye isim verdiğim sivas kangalı, 2PiR'nin önünde yatan turuncu köpeği, Colombo Kebap'ın etrafında caka satan Zorro'yu, Ali'nin önündeki yeşillikte yatan beyaz köpeği - ama abi bugün gerçekten canıma tak etti yahu.

Sokakta köpek beslenmez ki! Besleyeceksen git evinde besle, aşılarını yaptır, parazitlerini döktür, adam gibi yemeğini ver. Köpek alırken uyarırlar, oyuncak değil canlı bu diye. Kimse uyarmıyor ama milleti sokakta hayvan beslerken, bunlar mikrop taşıyor, yayıyor, hem diğer hayvanlara hem de insanlara saldırıyor, gecenin bir vakti arabaların arkasından havlıyor, yaşlıları korkutuyor... Kendi mahallemde misafir miyim neyim anlamadım gitti!

Benim yaşlı anneannem bir keresinde 2 metre yakınından kocaman bir köpek geçti diye attı kendini yere, kırıyordu bacağını...

Hayır, köpeklerin bir suçu yok, o da can nihayetinde, istemem zehirli etleri burunlarına dayasınlar ama bir belediyenin de bir barınağı olmaz mı? Herkes cebinden 5 lira çıkarıp sokak köpeklerine mama alacağına bir barınağa yatırsa - sen sağ ben selamet.

Yok ama Modalılar da manyamış. Kedi köpek mamasını geçtim, sokaklara sosisli ekmekler mi bırakmıyorlar,
geçenlerde birisi iyilik olsun diye olacak hamsi kılçıklarını atmış sokağa bizim Jack yemeğe kalktı ölüyordum korkudan boğazında kalacak diye... Tavuk kılçığı bile vermezler kedi-köpeklere millet en küçük balığın kılçığını atıyor, içi rahat...

Ah o General Vil yok mu, bi elime geçirsem!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder